Kapitalizm Nedir Din? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Adalet Merkezli Bir Okuma
Bu dünyada adını en çok duyduğumuz ama en az derinlemesine düşündüğümüz kavramlardan biri “kapitalizm”. Kimi için özgürlüğün ve ilerlemenin temeli, kimi içinse eşitsizliklerin kaynağı… Ama meseleye sadece ekonomi kitaplarının soğuk tanımlarıyla bakmak artık yeterli değil. Bugün “kapitalizm” dediğimiz şeyi anlamak için onu toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve adalet gibi insan hayatına dokunan merceklerle yeniden düşünmemiz gerekiyor. Gelin, bu karmaşık sistemi birlikte sorgulayalım.
Kapitalizm Nedir?
En basit tanımıyla kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyete ait olduğu, kâr amacıyla işlediği ve serbest piyasanın kaynakları yönlendirdiği bir ekonomik sistemdir. Ancak bu tanım, meselenin sadece yüzeyidir. Kapitalizm yalnızca “para kazanma biçimi” değil; aynı zamanda değerlerin, rollerin ve ilişkilerin yeniden üretildiği bir toplumsal düzendir.
Toplumsal Cinsiyet Merceğinden Kapitalizm
Kapitalizm, tarih boyunca kadınların ve erkeklerin rollerini yeniden tanımladı—ama bu yeniden tanımlama çoğu zaman eşitlik getirmekten çok, mevcut güç dengesini sürdürmeye hizmet etti.
Kadınlar, sistemin “görünmeyen emeği”ni taşıdı: ev işi, bakım emeği, duygusal destek gibi piyasa dışında kalan işler. Bu emek, kapitalist üretimin sürdürülebilmesi için hayati olmasına rağmen ücretlendirilmedi ve görünmez kılındı.
Erkekler ise sistemin “görünür üretici”leri olarak iş dünyasında, siyasette ve sermayede öne çıktı. Onların emeği değerli, kadınların emeği doğal kabul edildi.
Bugün hâlâ dünya genelinde bakım işlerinin %76’sını kadınlar üstleniyor. Üstelik kadınlar aynı işi yaptıklarında erkeklerden ortalama %20 daha az ücret alıyorlar. Bu tablo, kapitalizmin yalnızca ekonomik değil, cinsiyetçi bir yapı da ürettiğini gösteriyor.
Empati ve Çözüm: Farklı Cinsiyetlerin Kapitalizme Bakışı
Kadınların bakış açısı genellikle toplumsal etkiler ve insani sonuçlar üzerinden şekillenir. Onlar için kapitalizmin adaletsiz yönleri, eşitsizliğin duygusal ve sosyal yansımalarıyla birlikte değerlendirilir.
Erkeklerin yaklaşımı ise çoğu zaman çözüm ve sistem odaklıdır: verimlilik, büyüme, yatırım, rekabet gibi kavramlar ön plandadır.
Bu iki bakış aslında birbirini tamamlayabilir. Kapitalizmin dönüştürülmesi, yalnızca yapısal düzenlemelerle değil; aynı zamanda insani değerleri merkeze alan bir yeniden tasarımla mümkündür.
Çeşitlilik ve Temsil: Kimin Kapitalizmi?
Kapitalist sistem, uzun yıllar boyunca belli grupların çıkarlarını merkeze aldı: erkek, beyaz, Batılı, heteroseksüel ve çoğunlukla elit sınıfa ait bireyler. Diğerleri ise ya dışarıda bırakıldı ya da sistemin alt katmanlarında yer aldı.
Bugün teknoloji şirketlerinden finans devlerine kadar birçok kurum “çeşitlilik” politikasından söz ediyor. Fakat gerçek şu: Fortune 500 şirketlerinin CEO’larının yalnızca %10’u kadın ve %5’ten azı beyaz olmayan erkeklerden oluşuyor. Yani “çeşitlilik” hâlâ bir hedef, gerçeklik değil.
Çeşitliliğin eksikliği yalnızca temsil sorunu değil; aynı zamanda kapitalizmin yaratıcılığı ve yenilik kapasitesini de sınırlar. Farklı perspektiflerin olmadığı bir sistem, kendi kör noktalarına hapsolur.
Sosyal Adalet ve Kapitalizmin Sınavı
Kapitalizm, “herkes için fırsat” sloganını çok sever. Fakat gerçek dünya, bu vaadin çoğu zaman boş olduğunu gösteriyor. Eğitim, sağlık, barınma ve iş piyasalarına erişim eşit değilse, fırsat da eşit değildir.
Dünya servetinin %45’i nüfusun %1’ine aittir.
En zengin 22 erkek, Afrika’daki tüm kadınların toplam servetinden daha fazlasına sahiptir.
Yoksulluk, ırk ve cinsiyetle iç içe geçmiştir: Siyahi ve Latin kökenli kadınlar, beyaz erkeklere göre dört kat daha fazla yoksulluk riski taşır.
Kapitalizm bu eşitsizlikleri “yan etki” gibi gösterse de, gerçekte onları üretir, yeniden üretir ve normalleştirir.
Yeni Bir Kapitalizm Mümkün mü?
Belki de mesele “kapitalizmi yıkmak” değil, onu adil ve kapsayıcı bir şekilde yeniden inşa etmektir. Bu da üç temel adımla mümkündür:
1. Görünmeyen emeğin görünür kılınması: Ev içi emek, bakım hizmetleri ve gönüllü çalışmalar da ekonomik değere dahil edilmeli.
2. Çeşitliliğin karar mekanizmalarına taşınması: Kadınlar, LGBTQ+ bireyler ve azınlıklar yalnızca vitrin olarak değil, yönetim ve strateji düzeyinde yer almalı.
3. Eşitsizliği azaltan politikalar: Evrensel temel gelir, bakım izinleri, toplumsal cinsiyet temelli ücret şeffaflığı gibi araçlar devreye sokulmalı.
Sonuç: Kapitalizm Bir “Din” mi, Yoksa Bir Seçim mi?
Kapitalizm çoğu zaman kaçınılmaz bir gerçek gibi sunulur; sanki doğa kanunuymuş gibi… Oysa bu sistem insanlar tarafından yaratıldı ve insanlar tarafından değiştirilebilir. “Kapitalizm nedir din?” sorusu tam da bu yüzden provoke edici: Eğer onu sorgulamazsak, onu kutsallaştırırız. Sorguladığımızda ise onu dönüştürme gücüne sahip oluruz.
—
Şimdi sıra sende:
Kapitalizmin bugünkü hâli sence kimlere hizmet ediyor?
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet, bu sistem içinde mümkün mü?
Yorumlarda düşüncelerini paylaş, bu tartışmayı birlikte büyütelim.